Romantik bir güzelleme değil Sepp Holzer’in sözleri. Somut örneklere dayanan bir gerçek.

 

Su hayattır. Dünyamız, vücudumuz yediğimiz domates çok büyük oranda sudan oluşur. Buna rağmen suyun doğasını anladığımız, hatta anamaya gayret bile ettiğimiz söylenemez. Su nasıl davranır, ne zaman en kaliteli halinde olur ve ne zaman “kirli” olur, kirli su ile kaliteli su arasındaki dönüşüm nasıldır, su  döngüsü nedir, suyu gerçekten tutmak mümkün müdür, sudan her ihtiyacımız olduğunda en kaliteli haliyle yararlanmak için en kolay ne yapabiliriz .... ?

​

Bu soruların hepsi sordukça yeni bir alana doğu bizleri çeker. Bereket ve yaşam dolu bir alan.

​

Su, doğanın bu temel gücü, yaşam kaynağı olduğu kadar ölüm kaynağıdır aynı zamanda. Doğasına uygun olmayan yapılardan geçmeye zorlanırken, yıkıma neden olabilir; suya ait olan olan  dere yataklarına yapı yaptığımızda, doğal yolunu insan yapımı yapılarla kapatmaya çalıştığımız deniz ve nehir kenarlarında, buharlaşma ve toprağa süzülme yollarını tıkadığımız kentlerde.

​

Suya uygu tasarım yapmadığımızda, azlığı da çokluğu da sorundur. Küçük bir toprak parçasında bile eğer tasarımlarımızda suyu düşünmez, onun doğasına uygun düzenlemeleri yerleştirmezsek, su çok olduğunda sel olur toprağımızı, bitkilerimizi hatta evimizi alır gider. Az olduğunda da kurur herşeyimiz.

​

Suyu anlayabilmek onunla uyumlu yaşayabilmenin ilk adımı.

​

Biz de tüm tasarımlarımızda, suyun o bölgedeki davranışını anlamaya çalışarak başlarız işe. Suyu, çeşitli yüzleriyle nasıl ve ne kadar kullanacağımızı, nerelerden geçireceğimizi, yerleşimimizdeki su damarlarının / yollarının ilişkisini tasarımın en önemli unsurlarından biri olarak kapsamlı şekilde ele alırız. Tasarımımız ana aksını belirleyecek unsurların başında su gelir.

​

Her projenin ve her arazinin kendi yereli ve hedefleri doğrultusunda bir bağlamı olsa da, bu sayfada suyla ilgili her durumda geçerli olabilecek ya da ilham verebilecek çeşitli bilgileri paylaşacağız.